Analarımızın evlerimizden uzaklaştırılmasıyla birlikte nesillerimizi tehdit eden büyük facia başlamış oldu. Evde ana kalmayınca anaokulları açtık, huzur kalmayınca huzur evleri açtık. Ancak hiçbir suni tedbir bu bozgunun önüne geçemedi. Kreşlerin, bakıcıların ve bakım evlerinin bağrında yetişen nesillerimiz avuçlarımızdan kayıp gitti.
Geniş odalar, salonlar, mutfaklar, mobilyalar arasında afiyeti, huzuru ve bereketi kaybettik. Daha konforlu bir hayat, daha iyi bir ev, daha iyi bir araba hayalleri kurarken İslami hedef ve ideallerimizi unuttuk.
Muhafazakâr demokrasinin pençesinde din ve dünya arasında gidip gelen nesillerimizi bu keşmekeşten kurtaracak ve yeniden ihya edebilecek son sığınak evlerimizdir.
Okçular tepesinde Abdullah b. Cübeyr (r.a) bilinciyle müdafaa etmemiz gereken son tepe evlerimizidir. Bu büyük müdafaada en büyük görev, annelerimize düşmektedir. Bir evde asli görevinin şuuruna varmış bir anne varsa o ev yıkılmaz bir kale gibidir. Şuurlu annelerin bulunduğu evlerin gündemleri Kur´an ve Sünnettir. O evlerde erkeğin ya da kadının da değil sadece Allah´ın sözü geçer.
Bu evler kimi zaman İslam´ın bir nizam haline geliş sürecinin başladığı Hz. Hatice´nin evi, kimi zaman İslam´ın ilk çekirdek kadrolarının yetiştiği ve örgütlendiği Erkam bin Ebi´l Erkam´ın evi, kimi zaman Mus´ab bin Umeyr´in Medine´de karargâh seçtiği Esad bin Zürare´nin evi, kimi zaman da İslam devletinin ilk kararlarının alındığı Ebû Eyyûb el-Ensârî´nin evi gibi daima ümmete hizmet eden evlerdir.
Ümmetimizin yeniden toparlanması, bu evler ve ailesini toparlayarak Fatihler ve Selahaddinler yetiştirecek yuvalar kuran anneler eliyle olacaktır. İşte bu annelerin evleri ümmetimizin elinde kalan son okçular tepesidir.
Selam ve dua ile..