50 yıllık birikimini “Çince Akupunktur” kitabında topladı

50 yıllık birikimini “Çince Akupunktur” kitabında topladı
Yayınlama: 26.09.2019
12
A+
A-

Dünya Akupunktur Dernekleri Federasyonu (WFAS) Uzmanlar Komitesi Üyesi, WFAS Uluslararası Akupunktur Seviyeli Hekimlik Belgesi Sahibi Dr. Nimetullah Reşidi ‘nin 50 yıllık mesleki birikiminin ürünü olarak ”Çin’ce Akupunktur” adlı eserinin birinci cildi artık gün ışığına çıktı. 2., 3. ciltleri ve seri eserleri de yakında okuyucularına kavuşacak.

Dr. Nimetullah Reşidi, yeni çıkan kitabıyla ilgili gazetemize yaptığı açıklamada, şu bilgileri verdi:

“Pratik Bilgisayarlı Akupunktur adlı çeviri çalışmamın yayınlanmasının üzerinden tam yirmi yıl geçti. Bu zaman zarfında, Türkiye’de akupunkturun gidişatı hususunda araştırmalar yaptım ve akupunkturla ilgilenenlerin Çince asıl kaynaklara dayanan kapsamlı bir eğitim malzemesine ciddi ihtiyaç duyduğunun farkına vardım ve 50 yıllık klinik deneylerime dayanarak Geleneksel Çin Tıbı ve Akupunktur hususunda şöyle bir özet yapmayı düşündüm…

Bu sırada, Türk dilinin tıbbi terminolojisi ve akupunktur terminolojisi hususunda da inceleme fırsatı buldum ve iki konuyu bir arada kaleme alma zorunluluğu hissettim ve araştırmaya giriştim.

Dr. Nimetullah Reşidi

Dil, bir milletin şerefidir. Bir milleti millet yapan onun dilidir, medeniyetinin temelidir. Her türlü bilgi ancak o milletin kendi diliyle en iyi, en hızlı, en rahat, en doğru biçimde öğrenilir ve öğretilir.

Türkiye’de şu an “Dünya’da tıp dili Latince’dir” düşüncesi hâkimdir. Halbu ki, bir millet tıbbi sorunlarını anlatabilen, kendine özgü tıp diline sahip olmalıdır. Anne babası Türk olan bir insanın vücut yapısının ve anatomik bilgisinin Latince olması mantıksızdır.

Bir milletin dilindeki teknik terimler, konusu ile ilgili özel ve belirli kavramı olan, göreceli sabitliğe sahip özgün sözlerdir. Terimin tam yerine oturması, onun asıl kavramından uzaklaşmaması demektir. Göreceli sabitliği, anlatım sürecinde hiç değişmemesi, topyekün kalıplaşmış şeklini koruyabilmesi demektir. İfade zorluğu yaratmaması, mümkün olduğu kadar hece sayısı az, kısa, öz kelimelerle özetlenmesi demektir. Terminolojinin koşulları işte budur.

Terminoloji eğitimin temelidir. Türk dilinin, Çin Tıbbı ve akupunktur terminolojisi elbette bu koşullara göre, hem bu dalda özel olarak kullanılan Türkçe terimlerden oluşmalı, hem de ilgili kavramların tümünü kapsamalıdır. Bu konu ciddiyet gerektiren bir bilimsel çalışmadır.
Zira bu kitabı hazırlarken, geniş kitlelerin anlayabileceği tıbbî terimleri seçmeye, gerektiğinde üretmeye, alışılmış yanlışlıkları düzeltmeye özen gösterdim. Gereken yerlerde satırarası açıklamalar yapmaya çalıştım. Bu kitapta kullanılan terimlerle alışageldiğiniz İnglizce ve Türkçe terimler arasında zaman zaman uyumsuzluklarla karşılaşabilirsiniz. Bu durum, terimlerin asıl Çince kaynaklardan tam anlamıyla, doğru karşılıklarıyla tercüme edilememesinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla, meslektaşlarımın bu kitapta aktarılan deyimlere kolay uyum sağlayabilmesi için Çince – Türkçe – İngilizce – Uygurca Tıbbi Sözlüğü ilave ettim (Cilt. II de). Ayrıca Türk Tıp Terminolojisine Farklı Açıdan Bakış ve Türk Dilindeki Akupunktur Terminoloji Sorunu başlıklı araştırma makalemi tıp camiasının dikkatine sundum.

Son zamanlarda, Amerikalı bilim adamlarından Jeffrey C. Hall, Michael Rosbash ve Michael W. Young ‘ların Biyolojik Saat hususundaki araştırmaları, yılın Nobel Tıp Ödülü’ne erişmiştir. Bu durum, 30 yıldan beri Türkiye’de uygulamakta olduğum Biyolojik Saat akupuntur yönteminin bilimselliğini kanıtlamış ve çalışmalarımın daha şevkle ve daha hızlı ilerlemesi için ilham kaynağı olmuştur.

“Çin’ce Akupunkur” olarak adlandırılan bu çalışmam üç cilt halinde sunulmuştur.I. Cildine GÇT ve Tanı-Tedavi Temeli, bilhassa, dil ve nabız teşhisleri;II. Cildine Akupunktur hatları ve yuvaları hususundaki tüm bilgiler;III. Cildine ise Akupunktur yöntemleri ve tedavileri hususundaki bilgiler dâhil edilmiştir.

Ayrıca, “Çin’ce Akupunkur”un üç cildinde bahsedilen tüm konu başlıkları, ilgilenenlerin farklı tercihlerine hitab edecek şekilde yirmi ayrı seri eser halinde de hazırlanmıştır.

Şunu belirtmek de gerekir ki, GÇT yalnız iğne tedavisiyle yani akupunkturla sınırlı değildir. GÇT’nın öğreti sisteminin oluşumu, Çin’in klasik Diyalektik Materyalizm felsefesinin etkisi altında kalmıştır. Bütünlük düşüncesi bu felsefenin Çin Tıbbı’ndaki yansımasıdır. Bu düşünce, GÇT’nın fizyoloji, patoloji, tanı ve tedavi alanlarına kadar yayılmıştır. Dolayısıyla, eskiden klinik çalışmalar ayrı dallara pek bölünmemiştir.

Son zamanlarda, çağın gelişmesiyle uyumlu olarak Geleneksel Çin Tıbbı da iç hastalıklar, dış hastalıklar, kadın hastalıkları, çocuk hastalıkları, göz, kulak, burun, boğaz, gırtlak, ağız hastalıkları olarak dallandırılmıştır. Hatta ayrıca masaj, biyoenerji bölümleri, özel hastalık araştırma kurumları de tesis edilmiştir.

GÇT hususundaki bakışlarına, fikirlerine saygı duyduğum değerli meslektaşlarıma, açıklık bekleyen aydınlara, bilgi isteyen öğrencilere, ümit besleyen hastalara ve konuya ilgi duyan tüm Türk halkına böyle bir görevi sunabilmekten kıvanç duyuyorum.
Keşke, bu çalışmalarımı ana yurdum Uygurili’nde, ana dilim Uygur diliyle yayınlayarak Uygur meslekdaşlarımın da yararına sunabilseydim, ne mutlu bana… Yanlışlıklar kaçınılmazdır. Hoşgörüyle karşılanacağını umarım.”